Futbolun Draması

tarafından pekadam

Ne demişti ünlü Türk büyüğü Ümit Besen: Hayatın kreması varsa futbolun draması var! Veya ona benzer bir şey. Şükür Euro 2012 başladı da televizyonla barıştık. Her akşam iki drama üst üste, oh be. Yan odada 32 kısım tekmili birden bir melodrama yıllardır devam ediyor: Öyle Bir Geçer Zaman Ki!Senarist milyonları tava getirmiş, o hafta ne geçerse içinden millete yediriyor. Bir önceki bölümde kardeşi intihar etti diye kafayı tırlatıp esasında yengesi olan aşkına nikah masasında hayır diyen ve geçen bölümde nihayet karısının tecavüzcüsü olan kayınpederi ve işçiyken fabrikatör daha sonra evinin hanımı olan kayınvalidesinin huzurunda yeniden kavuştuğu sevgilisinin hamile ama kanser olduğunu öğrenip gözleri kör olan zengin adam… falan filan diye sürüp gidiyor. Türk halkının melodram damarını yakalamış bırakmıyor. Aman kardeşim bize ne, gerçek drama futbolda. Dakika bir gol bir: Şampiyonanın açılış maçı Polonya-Yunanistan. Ev sahibi Polonya bir dalıyor maça, 17. dakikada golü buluyor. İlk yarının sonlarına doğru Yunanistan’ın iyi bir adamı sakatlanıyor çıkıyor, sonra biri de kırmızıdan atılıyor, takım on kişi kalıyor. Tamam diyoruz komşunun işi bitti, geçmiş olsun. İkinci yarı kurt teknik direktör iki değişiklik yapıyor, on kişilik Yunanistan golü buluyor, 1-1. Bastırdıkça bastırıyor komşu, tam ikinci golü atacakken Polonya kalecisi Yunan oyuncuyu düşürerek durduruyor. Kırmızı kart, Polonya kalecisi dışarıda. Hadi bakalım, iki takım da on kişi, Yunanistan penaltı atacak, Polonya adam çıkarıp yedek kaleciyi sokuyor. Vee, adam girer girmez penaltıyı çıkarıyor. Maç berabere bitiyor, Polonyalı yedek kaleci böylece şampiyona tarihinde kenardan gelip penaltı kurtaran ilk kaleci ünvanını alıyor. İşte ilk maç, işte futbolun draması. Bunları bir senarist filan yazmıyor, hepsi gerçek, kendiliğinden oluyor. Elbette futbolun da bir formatı, bir endüstrisi, bir seyirliği var ama olsun, yine de televizyondaki en gerçek şey, hala futbol. Bakınız, Şevşenko dün iki golle Ukraynayı İsveç’in elinden aldı. İkinci golde İsveçli (!) İbrahimoviç’in etrafından öyle bir dönüp kafayı çaktı ki İbo’nun nevri döndü. O Şevşenko ki ben çocukken futbol oynuyordu, şimdi hala takım kurtarıyor, kahraman oluyor. Futbolun kahramanı senaristin elinden çıkma çakma kahraman değil, 20 sene it gibi top peşinde koşup kitleleri de ardından sürükleyen adam. Bakınız, İrlanda takımı Hırvatistan’a 3-1 yenildi ama şampiyonalar tarihindeki ilk gölünü attı. Çok sevindiler. Futbol takımından çok bir komanda timine benzeyen, hepsi kısa traşlı, hepsi çam yarması, hepsi birbirine benzeyen yakışıklı, koşucu, sert giren adamlar. Daha ziyade rugby filan oynadıklarını sanıyorlar zannımca. Olsun, gol attılar sevindiler, ben de sevindim. Niyeyse? Yeşil beyaz, yakalı tişört uzun don nostaljik formalarından dolayı mı acep? Ve bakınız, Fransa ve İngiltere şampiyonanın şimdiye kadarki en berbat maçını oynadılar, ikisi de birer puanın üstüne yatmak için al gülüm ver gülüm top çevirdiler. Yazıyorum buraya, futbolun tanrısı onları çarpacak, bir senaryo varsa orada yazılacak. Benim şimdiye kadar izlediğim takımlar içinde en sevdiğim Rusya oldu, İspanya-İtalya maçını izleyemediğim için yorum yapamıyorum. Ama TRT yorumcuları üzerine bir yorum yapıp bitireyim: Açılış gecesi Rusya Çekyaya 4 gol atarken her golün pasını veren, her yerde bitip her topu dağıtan biyonik Arşavin hakkında ne düşündüğünü soruyor spiker, yorumcu Ömer Üründül’e. Cevap: Sıradan! Hadi o bir cevaptır. Bir başka yorumcu var, ismini bilmiyorum, ona soruyor spiker, hocam bu pozisyon hakkında ne diyorsunuz? Cevap:……..! Hocam, hakemi nasıl buldunuz?:………! Hoca cevap vermeye bile tenezzül etmiyor. Yorumcu yorum yapmayarak, gık demeden yorumluyor maçları. Hakikaten enteresan. Bakınız ben futboldan filan anlamam etmem, ortağım Öteberi yazmıyor diye oturdum futbol yazdım, ama inan olsun, beni şampiyonaya götürsünler, yorumun feriştahını yapmazsam vuvuzela olayım. TRT’nin dolarlı eurolu maaşlarını da istemem, Polonya’da Ukrayna’da iaşemi versinler, sokaklarda sürteyim, akşam da çıkıp aslanlar gibi yorumumu yapayım, yeter. Türk büyüklerinin dikkatine arz ediyor, kendimi futbolun dramasına bırakıyorum.

Yorum bırakın