Hanidir bu köşeyi pekadam’a kaptırmıştım. 80’ler, 70’ler, Türk popu derken baktım iyiden iyiye gitti köşe. Sağolsun güzel de yazıyor, kalemi sağlam arkadaşın. Bir de birkaç senelik yaş avantajıyla aldı götürdü. Gerçi benim de yaşım yetişir; 70’ler müziğini, dönemin Türk popunu bilecek kadar eskidir kafa kağıdım. Ama o alanda ne pekadam kadar otoriteyim, ne de onun kadar içli, lezzetli yazılar çıkarabilirim. 80’li yıllar, daha kendimi bilerek müzik dinlediğim döneme denk geldiği için, bu hafta o yıllardan bir İngiliz grubu, “Shakatak”ı hatırlayalım istedim.
Memleketimden Cinsellik Manzarası
Medyaya bulaşmayalım diyoruz ama elde değil. 26 Ocak 2010 tarihli Hürriyet’ten üçüncü sayfa manşeti: Memleketimden Cinsellik Manzarası. Üç haberi bu manşet altında toplamışlar: Üniversiteli Kıza Dönerci Tecavüzü; Tuvalette Doğurdu Çöpe Atıp Kaçtı; Fuhuş Şifresi: Ekmek Arası Köfte. Ayrıntıya girmiyorum, malum haberler, başlıklar içeriği anlatıyor. Yalnız üçüncüsü ilginç bir anlatım, sanki hafiften yol yordam öğretir bir havası var. Medya ile ilgili her eleştiri onu çoğaltmaya yarıyor ya, burada da aynı amaca hizmet etmiş olacağız ama alıntılamamız lazım:
İşte Çatı, İşte Bodrum Katı
Öteberi, ülkenin çatı sorunsalını gözler önüne sererek gündeme balyoz gibi indi. Ben de konuya bir açılım getireyim diyorum. Bu ülkenin çatı sorunsalını, bu ülkenin uyanık vatandaşı, işbilir belediyesi ve siyasetçi esnafı elele vererek çoktan çözmüştür. Bu ülkenin çatı sorunsalı yoktur çünkü bu ülkede çatı yoktur.
Ülkenin Çatı Sorunsalı
Haftasonu öğrendim ki bizim apartmanın yine çatısı akıyormuş. Başka bir apartmanda üst katta oturan bir arkadaşım da çatısının aktığını, kovalarla idare ettiğini söyledi. Beni bir düşünce aldı.
Eve bilgisayar, cebe telefon girdi, sonra o cebe bilgisayar da girdi. Plak gitti, kaset gitti, VHS bitti. Mp3 geldi, plazma, bluray neyin geldi, ama binaların çatılarının akmasına çare bulunamadı. Küçükken de çatılar akar, üst katlar ısınmazdı. Yıl 2010, birkaç istisna hariç, durum aynı.
Haftanın Grubu: Beyaz Kelebekler
Haftanın Grubu’na artık istek parçaları da almaya başladık. Güzel okurumuz Ebru hanım, gönderdiği elektronik peçeteye “Haftanın grubu Beyaz Kelebekler olsun daha masum günlerden… ya da bizim daha masum olarak hatırlamayı sevdiğimiz günlerden…” diye yazmış. Onu kıracağımıza dişimizi kırarız.
Up in the Air
Ne zamandır vizyon filmlerini takipte değilim. Arkadan gelip izliyorum, çoğunlukla da evde. Geçen hafta “hadi sinemaya gidelim, değişiklik olur” dolduruşuyla sabah matinesinde buldum kendimi. Hakkında iyi şeyler duyduğumuz “Up In The Air/Aklı Havada”ya gittik. Beğenmem için Altın Küre almasına gerek yoktu ama ben izledikten sonra senaryo dalında onu da vermişler.
Şov TV İle Hayatı Paylaşmak
Avrupa Kültür Taşrası
Tıkır tıkır…
Medyamız dibe oturmuş durumda, neresinden tutsak elimizde kalıyor. Hadi vazgeçtik dördüncü güç olmasından, muhalefet yapmasından, ülkenin en çok satan gazetesinin Türkçe’yi doğru kullanmaktan aciz olduğunu bir önceki “pekadam” yazısıyla anlamış olduk. Bu defa da en “prestijli” haber kanalı sayılan NTV’nin akşam haberlerinde ne görsek beğenirsiniz?
Daha Fazla Hürriyet
Nil Dünyası
Şahıslarla uğraşmak, magazine bulaşmak bu blogun adeti değildir; anlamayız da o işlerden ama şahıslar üzerimize üzerimize gelirse, hafakanlar bastırırsa, iki çift lafımız olur. Tamam vakti zamanında dedik ki Nil kızımız çok güzel, çok hoş, çok şirin, çocuksu, komikimsi şarkılar söylüyor, “sana kek yaptım” diyor, kızsal hissiyatlara tercüman oluyor filan fıstık.
Market Halleri
Orhan Baba Gönülden Kapsar
Ben de Orhan Baba’dan hazzedenlerdenim. Daha doğrusu şimdiki “Orhan Baba” döneminden değil de, 1970’leri kapsayan ve 1980’lere de biraz sarkan “Orhan Abi” döneminden. 90’larda yaptığı Dil Yarası ise sevdiğim son şarkılarından biridir. Neredesin Firuze filminde kullanılan “Ya Evde Yoksan” şarkısının da sonradan Orhan Gencebay’a ait olduğunu anlamış ve kendisine bir göğüs selamı çakmıştım.